Benim Kültürüm Seninkini Döver

Benim Kültürüm Seninkini Döver

Kendi Başına Devlet Kuramayanlar Derneği yazısında, karşılıklı siyasi tarih ezikliklerinden bahsetmiştim. Bunun kültürel yarısı da bu yazının konusu..

Kendi kaygan kimliğini sabitlemek için, komşularının kültürüne karşı hırslanmak doğal bir tepki. Bizde de Yunan kültürünü "abartılmış bir balon" olarak görmek, en iyimser haliyle onların "zaferlerinin" 2000-3000 sene öncesinde kalmış olduğunu düşünmek epey yaygın. Sümerler gibi, Antik Mısır gibi, olmuş bitmiş bir şey işte.

Halbuki bence Yunan kültürü kadar uzun süre etkin kalabilmiş başka bir kültür bulmak zor. Belki Çin, belki bilardo. Sadece Batı medeniyetinin temelini atıp gitselerdi bile yeterince büyük bir başarı olurdu ama olay antikiteden ibaret değil ki. Kendimce kaba bölümlere ayırıyorum:

  1. Miken medeniyeti: Gerçek ama sonradan, mitolojik olayların geçtiği dönem olarak kültürde yer ediniyor. 3000-3500 sene öncesi. 
     
  2. Klasik dönem: Altın çağ denilebilir. Şehir devletleri, felsefe, drama, vs. 2500 sene öncesi.
     
  3. Helenizasyon: Yunan kültürünün, İskender önderliğinde tüm Akdenize yayılması ve yerel kültürlerle birleşmesi. 2000 sene öncesi.
     
  4. Roma İmparatorluğu:  Romalıların, özellikle din ve felsefe alanlarında Yunan'dan devşirmeleri. 1-4.yy arası.
     
  5. Bizans: Hrıstiyanlık dönemi. Haçlı seferlerinde İstanbul haşat olana kadar geçen 8-9 asır boyunca Avrupa'nın kalanına etki ediyor.
     
  6. Osmanlı: Bu noktada Yunan kültürü, hem Osmanlı'da etkin (imparatorluk bürokrasisini şekillendiriyor en basitinden) hem de Avrupa'da Rönesans sürecinde yeniden keşfediliyor ve Classicism akımını doğuruyor. Bunu Yunanlılar yapmıyor, Avrupa'nın Kiliseyi atıp kökünü daha eskide arama refleksi bu.


Bu süreçte Yunan kültürü tabii ki saf kalmamış ama dil ve coğrafya ile asgari bir devamlılık sağlanmış. Ve en azından MÖ 500 ila MS 1700 arasındaki 2200 yıllık dönemde, neredeyse kesintisiz biçimde etkin bir kültür olmuş, belki de en etkini. Bu miras bugün bile, en büyük Türk şehrinin orta yerinde, en büyük turistik atraksiyon olarak duruyor. Yönetim biçiminin adında duruyor. Spor müsabakalarında, tiyatro salonlarında, felsefe kitaplarında, teknik lugatlarda duruyor. Teknik kelimesi bile Yunancadan, Fransızca yoluyla geçmiş.

Kıyas olarak, ilk Arapça yazı, Platon'un insan doğası hakkındaki yazılarından tam 800 sene sonra ortaya çıkmış. Türk kültürünün en eski yazılı örneği olan Orhun Anıtları 8. yy'dan, Japoncayla aynı. İlk İngilizce yazı ise hepi topu 500 senelik. (Kültürler yazılı kültürden ibaret değil ama yazı öncesi devri konuşmak zor ve ilginç de değil). 

Bunların zirve noktaları da o kadar yüksek değil (yakın zamana kadar). Mesela bizim için Osmanlı'nın büyüklüğünden bahsetmek çekici gelebilir ama Osmanlı, Türk kültürünü yayan siyasi bir araç değildi: Dini Arap, elit kültürü neredeyse tamamen Fars, bürokrasisi Bizans temelli, daha sonraları da özellikle Fransız etkisi büyüyor elitler arasında.

Ayrıca mühim bir nokta olarak millet sistemi var: Onca asırlık Osmanlı yönetiminde kalmış Ermenistan'da, Mısır'da, Macaristan'da, Yunanistan'da, bugün birkaç hamam, yemek ismi ve "Türk" soyadı haricinde başka bir miras olmamasının tek nedeni, oralardaki ırkçılar değil yani.

***

Bunları ne için söyledim?

Ben Türk kültürünün baskın olmamasından bir eziklik duymuyorum. Zaten Osmanlı bu kadar esnek olmasa, 19.yy'daki o çalkantılı döneme kalmadan, çoktan yıkılır giderdi. Türkçe'yi onca millete zorla dayatmamış olmamaları da iyi bir şey.

Bunları söyledim çünkü şunu anlamak önemli: Biz 21. yy'da yaşayan bambaşka insanlarız. Bugün ortalama bir Türk-İslam neferinin, koluna dövmesini yaptırdığı Fatih ile zerre alakası yok. Bizim hem genlerimiz karışık, hem de milli kimliklerimiz yeni ve yapay. Bu da iyi bir şey: Aristolar, Mevlanalar, Cicerolar, Buddhalar, Voltaireler hepimize eşit mesafedeler.

Dolayısıyla bugün evinin kirasını ödeyemeyen ama Homer'le övünerek üstünlük taslamaya çalışan bir Yunan milliyetçisiyle sidik yarıştırmak manasız. Yok sidik yarışına girdiniz, o zaman da illa ki kaybedersiniz ve durduk yere o ezikten daha da ezik olursunuz.

Bırakın o kompleksini öyle telafi etsin. Biz de boş beleş insanlar gibi Fatih'lerle övüneceğimize, Fatih'in bildiği dillerin yarısını öğrenmeye çalışalım, belki bir baltaya sap oluruz.

Altered Carbon: Eğlenceli Bir Hayalkırıklığı

Altered Carbon: Eğlenceli Bir Hayalkırıklığı

Kendi Başına Devlet Kuramayanlar Derneği

Kendi Başına Devlet Kuramayanlar Derneği